14 Kasım 2012 Çarşamba

34.Vodafone Avrasya Maratonu - 1.Bölüm Maraton Fuarı ve sonrası

11 Kasım 2012 günü gerçekleşen 34.Vodafone Avrasya maratonu hayatımda koştuğum ilk maraton olması sebebiyle benim için ayrı bir yerde ve öneme sahip olacak. 26 haftalık Antremanyap.com sitesinin programıyla hazırlandığım maratonda öncelikli hedefim bitirmek, ikincil olansa finiş çizgisini 4 saat civarında görmekti. Şu anda birinci hedefimi yakalamanın haklı gururunu yaşarken, ikinciden oldukça uzak bir sürede koşmam sebebiyle hayal kırıklığını da aynı zamanda yaşıyorum. Bu yazının amacı öncelikle maraton hafta sonunun bir özetini ve kişisel görüşlerimi tarihe not düşmek, daha sonra da istediğim süreyi yakalayamamamın muhtemel sebeplerini saptayıp, hataların bir dökümünü yapabilmek.

10.Kasım- 

Maraton fuarı öncesi 

Önceki gece oldukça geç yatmama rağmen sabah erkenden uyandım ve parkta yarım saatlik dinlenme temposunda bir koşu yaptım. Evde sıkı bir kahvaltıdan sonra kardeşimin okulundaki Ata'yı Anma törenine katılmak üzere evden çıktık. Hava oldukça serin ve yağışlıydı. Okuldan ayrılmamız saat 10'u buldu. Hemen maraton fuarının yolunu tuttuk. Fuar girişinde kuzenimiz Engin abi ve Giresun Maraton Klübü'nün diğer üyeleriyle görüştük (Onlar da bütün gece süren yolculuktan sonra direkt fuar alanına gelmişlerdi) Yaklaşık yarım saat ayak üstü sohbetten sonra biz fuar alanına girdik, onlar da otellerinin yolunu tuttular. 

Maraton fuarı

Fuar alanına girer girmez hemen göğüs numaralarının ve çiplerin dağıtıldığı standları aramaya başladık. 1000'li numaraların olduğu masanın önünde uldukça uzun bir kuyruk vardı. Yaklaşık yarım saat kuyrukta bekledikten sonra göğüs numaramı almayı başardım daha sonra bu numarayı göstererek çipi ve içinde t-shirtün de bulunduğu çantayı  aldık. Daha önce Runtalya da yarımaraton koştuğumdan ve Avrasya çok daha büyük bir organizasyon olduğundan, verilecek hediyelerin ve çantanın daha kaliteli olacağını düşünüyordum. Fakat her ikisi de büyük hayal kırıklığıydı.(Özellikle sırtında kocaman ve oldukça kalitesiz bir baskı bulunan bu t-shirtü yarışta bazı koşucuların giydiğini görünce şaşırdım açıkçası. Ben sanırım sadece hatıra olarak saklamakla yetineceğim) Malzemelerimizi aldığımızda saat 12'yi geçmişti ve hafiften acıkmaya başlamıştık. Makarna dağıtılan yerdeki kuyruk ise moral bozmak için oldukça yeterliydi. Nihayetinde kuyrukta beklemeyip Taksim'de yemek yemeye karar verdik. 

Maraton Fuarı sonrası

Yağmur altında tempolu bir yürüyüşle Taksim'e ulaştık. Önce yemek yedik, ardında Tömer'e uğrayıp almamız gereken  kitapları aldık daha sonra yine yürüyerek Kabataş'a ulaştık ve tramvayla Sultanahmet'e geçtik. Burada da başka bir kitapçıya uğradık ve yine kitaplar aldık. Daha sonra arkadaşlarla buluşup biraz vakit geçirdik. Akşam üzeri eve ulaştığımızda oldukça yorgun ve hafif hasta hissediyordum kendimi. Akşam üzeri fazlasıyla çay içip, yanında da hamur işi yediğim için canım pek birşey istemiyordu. Yine de saat 21:00 sularında bir parça makarnayı ketçapla birlikte yiyip ardından da sıcak bir duş alıp yattım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder