29 Kasım 2013 Cuma

35. Vodafone İstanbul Maratonu

Bu sene 35.si koşulan ve ismi değiştirilen Vodafone İstanbul Maratonu'nda (Eski adı Avrasya maratonu) ikinci defa koştum. Yarışı Türkiye'de koşulan iki maratondan- görece olarak zor olan parkura sahip olmasına rağmen, en iyi maraton derecemi yaparak 3 saat 53 dakika 46 saniyede tamamlamayı başardım. Bir diğer mutluluk kaynağım bu sene 10k yarışına eşim Luda'nın ve dostum Yalım'ın da katılması oldu. Dolayısıyla fuar gününden itibaren yarış atmosferini hep beraber yaşadık. Bu yarışta da geçen yarışlarda olduğu gibi AKUT derneği yararına koştum ve bağış toplamaya çalıştım.  Bu yazı yarış öncesi hazırlıklarımı ve yarış deneyimimi anlatıyor.

Hazırlık 

Runtalya 2013 maratonundan sonra sıkı bir bahar programı uygulamış, hem iyi kilo vermiş hem de hızımı arttırmıştım. Fakat araya yaz gireceği için mümkün olduğunca çapraz antremanlara arırlık veren bir program uygulamak istiyordum. Zira Antalya gibi sıcak iklime sahip bir bölgece yazın özellikle uzun koşular tam bir işkenceye dönüşüyor. O sırada Hal Higdon'ın Maraton 3 programını okudum ve aklıma yattı. Program haftanın 3 günü koşu, bir günü bisiklet, bir diğer günü de isteğe bağlı bir çapraz antreman öneriyordu. Ben bu ikinci gün antremanların çoğunu da bisiklet olarak yaptım. Bunlar haricinde eşim de sabahları yürüyüş ve koşuya başlayınca, özellikle programın hafif olduğu ilk aylarda neredeyse her sabah, onunla beraber yürüyüşler yaptım. Yaz olduğu için haftanın birkaç günü yüzdüm ve birkaç defa ciddi yükseklik kazanımları olan patika yürüyüşleri yaptım. Kısaca antreman programımın haricinde mümkün olduğunca farklı aktivitelere de katılmaya çalıştım. Yarışa böyle hazırlandığım için doğrusu pek de iyi bir derece çıkartabileceğimi sanmıyordum. Zaten program süresince koştuğum üç 32k lık koşunun sadece birini bitirebilmiştim. Bu da üzerimde büyük bir baskı yaratıyordu. Bu duygu ve düşüncelerle 15 Kasım günü İstanbul'a geldik.

Maraton Fuarı

Fuara cumartesi günü öğleden önce gittik. Fuarın bu sene Sinan Erdem spor salonuna alınması bize bir anlamda yaradı. Merter'den tramvayla 15dk da Şirinevler durağına ulaştık. Salona doğru yürürken dikkatimi çeken etraf hiç yönlendirme tabelası görmemek oldu. Belki benim gözümden kaçtı bilemiyorum ama insanlar sadece salona doğru yüyüyen kalabalığı takip ediyorlar gibi geldi.
Geçmişte fuar organizasyon işiyle uğraştığım için bu fuarın her sene kötüye gitmesini bir türlü hazmedemiyorum. İnsanlar oraya yarış evraklarını ve çipleri almaya gidiyorlar, bu işlemlerin yapılacağı stantları küçük bir alana hapsedip satıcılara ve sponsorlara devasa alanlar ayırmak her kimin fikriyse, organizasyon konusunda öğreneceği çok şey olduğunu söyleyebilirim.

Fotoğraf: Faruk Şentürk
  Maraton standında fazla fazla kuyruk olmadığı için ben işlerimi çabucak hallettim. İş çanta almaya gelince su ve meyve bittiği için biraz beklemek zorunda kaldım ama o da halloldu. Geçen sene vermişler miydi hatırlamıyorum fakat muz ve suyu yarış öncesinde vermelerine sevindim. Bizim ekip 10k kuyruğunda bayağı oyalandı. Sonunda onların da işi bitince fuardan birşeyler satın alıp, makarna kuyruğunu pas geçip, fuardan ayrıldık.

Yarış günü ulaşım

Saat 6 da tramvay durağında hazır bir şekilde bekliyorduk. Görevli bize tramvayın pazar günleri saat 6:30 da çalışmaya başladığını söyleyince biraz heyecanlandım. Zira planımız Sultanahmet'e kadar tramvayşa gidip oradan servis araçlarına binmekti. Tramvay geç de olsa geldi ve yola koyulduk. Beyazıt'a gelince ikinci bombayı patlattılar. Orada inip S.ahmete doğru yürümeye başladık. Bizimle birlikte yüzlerce insan daha yürüyordu. Bu arada yanımızdan boş ve üzerinde maraton yazan otobüsler S.ahmet yönünde geçmeye başladı. Saat 7:30 da finiş noktasının bulunduğu yere geldiğimizde otobüsler sırayla dizilmiş ve insanları almaya başlamıştı. Dağıtılan Vodafone berelerinden birer tane alıp otobüse atladık. 30dk sonra start noktasına ulaşmıştık. Çantaları teslim etmek için yolun her iki tarafında bekleyen otobüsleri yoklamak zorunda kalsam da üzerimdekileri hemen çıkartıp çantamı teslim ettim. Çantamdaki iki powerade den birini içtim-iyiki de içmişim finişe kadar başka görmedim- diğerini yarış sonunda içerin diye saklayıp üşümemek için starta kadar hareketli kalmaya çalıştım. Bu sırada Dailymile dan bazı arkadaşlarla karşılaştık, 15k startında bekleyen Giresun maraton klübüyle ve kuzenim Engin ağabeyle selamlaştık  . Kalabalıktan özellikle sakınıp elitlerin ısındığı tarafta ısınmaya ve startı beklemeye başladım.

Kuzenim Engin ağabey (sağda) ve Giresun maraton klübünden arkadaşları.
Yarış

Start öncesinde nedense fazlasıyla endişeliydim. Yukarıda yazdığım gibi 32k'lık koşulardan ikisini bitirememem üzerimde baskı yaratıyordu. Yaptığım antremanlara ve programa inanıyordum fakat bir yandan da endişemi bir türlü bastıramıyordum. Start verilince kalabalıkla birlikte yürümeye başladım. Çevremdeki kalabalık kitle protololün önünden geçerken belediye başkannına espirili bir şekilde sataştılar. İtiraf ediyorum bu biraz keyfimi yerine getirdi. Daha sonra kulaklıklarımı takıp hazırladığım 80lar listesini çalmaya başladım. Köprüyü geçerken, sert kuzey rüzgarı endişelerimi aldı götürdü. Ben de keyifle koşmaya başladım.



Planım yarışı 3:50dk civarında bitirmekti. İlk birkaç km kalabalığında etkisiyle oldukça yavaş ilerledim. Barbaros bulvarından aşağıya yönelince mümkün olduğunca dizlerimi korumaya ve parmak uçlarıma basarak koşmaya çalıştım. 5k yi geçerken hızımı arttırmaya başladım. Hava başta biraz serin gelmişti fakat koştukça ısındım. 10 ve 15.işaretlerini tam planladığım tempoda geçtim. 15k de bilekliğime sıkıştırdığım seğmen pekmezimden biraz yedim. Başta kaybettiğim zamanı bu bölümde telefi edebilirdim aslında ama baştaki endişeler yüzünden vazgeçtim. unkapanı köprüsünden yukarı doğru dönünce adımlarını küçültüp sıklaştırmaya çalıştım. çok yavaşlamadan su kemerine ulaşınca keyfim biraz yerine gelir gibi oldu. Bu arada yol boyunca her istasyondan su ve sünger almaya ve sıcaklığı hiç yükseltmemeye çalıştım.  Buraya kadar hiç sporcu içeceği görmemiştim, her halde yarı maraton mesafesinden sonra verecekler diye düşünüp devam ettim. Yarı maratonmesafesini 1:56 da geçince biraz canım sıkıldı. Tahminimden fazla yavaşlamıştım. Biraz hızmı arttırıp devam ettim. Bu arada yerlerde yarısı içilip atılmış sporcu içecekleri görmeye başladım fakat masaların üzerinde sadece su vardı. Geçen yarışlarda ne olu ne olmaz diye su kemerime sporcu içeceği alıyordum bu sefer almamıştım ve karbonhidrat seviyem hızla düşüyordu,  ben de ne bulursam yemeye başladım. sonraki 5k yı 30sn daha hızlı geçtim kendimi iyi hissediyorduma. 25k da birinci paket pekmezi bitirdim. Peşlerine takıldığım iki alman sporcu bu bölümde iyice yavaşladılar. Saatime pek dikkat etmediğim için 30k yı geçerken ne kadar yavaşladığımızı fark ettim ve onlara veda etmem gerektiğini anladım. Genel bir sistem check yapıp herşeyin yolunda olduğunu görünce hızımı arttırdım. Ağrı sızı henüz başlamamıştı ama güçsüz kaldığımı hissediyordum, jel kullanmadığım için sporcu içeceğine ihtiyacım vardı. Yediğim meyveleri hazmedemediğim için karnımda şişlik hissetmeye başladım ve bu hislerle meşhur 20 mil bölgesine geldim. Rüzgar karşıdan bastırıyordu fakat kendi içime o kadar dalmışım ki ancak 35k tabelasını görünce ayıldım. Karnım şiştiği için su içmemeye kadar verdim. Büyük bir risk olduğunun farkındaydım ama son yedi kilometreyi bu şekilde aşmak zorundaydım. 40k tabelasını gördüğümde artık yarışın bittiğini biliyordum. Ama bacaklarım da gitmek istemiyordu. Son kozumu kullanıp Rocky 4 albümünü açtım. Burning heart eşliğinde gülhaneye doğru yükselmeye başlamıştım ki, birden backalarım daha fazla gidemedi ve tam giriş kapısını geçer geçmez durdum...Birkaç sn içinde gözümün önünden türlü sahne geçti. Sadece 1k sonra beni bekleyen sevdiklerimi ve hissedeceğim duyguyu düşündüm. Birkaç km önce geçtiğim koşucunun tişörtünde yazan "I can't stop, I won't stop" cümlesini tekrar etmeye başladım. Bizim sitede oturan tekerlekli sandalyeye mahkum arkadaşımın şu an benim yaptığımı yapmak için neler feda edebileceğini düşündüm. Ve itiraf ediyorum o duygusal anda biraz da gözlerim doldu...Ve tekrar koşmaya başladım. Bu sefer daha kuvvetli ve daha istekle yokuşu çıktım. Son 400m de finişte güzel bir kare verebilmek için arkamdan gelenlerle mesafeyi korumaya çalıştım ve 3 saat 53 dakika 46 saniyede yarışı tamamlamayı başardım.

Finişten sonra, 10k yarışını bitirdikten sonra Sultanahmet'e kadar beni karşılamak için gelen; Luda, Faruk ve Yalım'la sarılıp bu güzel anın tadını çıkarttık. Geçen sene olduğu gibi bu sene de elimize bir poşet tutuşturup, madalyayı takmamaları sinir bozucuydu. Bunu fazla dert etmeyip sertifikamı alıp yarış alanından ayrıldım.

Son metreler. Fotoğraf Faruk Şentürk

Finiş çizgisinde. Fotoğraf Abdulkadir Yeşilyurt 


03/12/2013 update

Sonuç

İstanbul maratonunda 3:50 civarında koşacağımı planlarken özellikle yeterince (doğru) beslenmediğim için beklediğimden biraz daha yavaş koştum. En iyi derecemi yaptığım için mutluyum ve Runtalya maratonunda daha iyi koşabileceğim konusunda umutlarımı arttırıyor. Diğer yandan bu kadar sporcuya değer vermeyen bir organizasyonda ve şehirde koşmak için tüm yaz boyunca kendime eziyet etmek isteyip istemediğim konusunda emin değilim. Önümüzdeki aylarda fikrim değişirmi bilmiyorum ama seneye İstanbul'da maraton koşmayı düşünmüyorum. Büyük ihtimalle daha kısa mesafelerden birine kayıt olur sonbahar için başka bir hedef yarış planlayacağım. 

Beğendiklerim


  • Boğazın eşsiz manzarası
  • Karaköy yakınlarındaki perküsyon grubu
  • Kum kapı civarında karşıdan karşıya geçerken koşucuları aralarına alıp kocaman bir moral alkışı veren turist gurubu
  • Engelli sporculara eşlik eden adım adım ekiplerine gösterilen müthiş destek
  • Bu yarış için verilen AKUT tişörtü

İyileştirilmesi gerekenler

  • Halk yürüyüşünün gereksiz bir uygulama olması
  • Yarış organizasyon komitesine sporla uğraşan insanların dahil edilmesi. Organizasyonun tamamında kağıt üzerinde hazırlanmış havası var.
  • Daha önce başka raporlarda da belirtilen dönüşlerde ölçüm noktaları
  • Sporcu içecekleri yeterli değilse bunun baştan belirtilmesi (anlaşıldığı kadarıyla sorun bütçede değil, organizsasyon eksikliğinde)
  •  Ve tabiki bu tür etkinliklerin halka daha çok duyurulması
10k fatihi Ludmila Şentürk ile startta

10k fatihi Yalım Alatlı ile startta