Finiş. Foto: +Ludmila Senturk |
Hazırlık
Sonbahardan beri yüzmeye odaklandığım için haftada bazen iki bazen bir gün koşabiliyorum. Son koştuğum yarış olan Ida Ultra - Run Zeus'tan beri yaptığım toplam 19:44 saat antrenmanın sadece 9:26 saati koşu idi. Ancak bu yarışlara antrenman gözüyle baktığım için bu durum ben de herhangi bir kaygıya sebep olmadı. Kafamda kendimi çok zorlamadan ve tüketmeden koşup bitirmek vardı, öyle de yaptım.Yolculuk ve konaklama
Yarışa katılmaya çok önceden karar verdiğim için uçak biletlerini erkenden aldım. Antalya Runners'tan arkadaşların katılımıyla ekip de kalabalıklaşınca Ibis otel'den konaklamayı uygun bir fiyata ayarladık.Cuma akşam geç saatte indiğimiz için hemen yemek yemeye gittik. Birbiçer'de yediğimiz lezzetti bir yemekten sonra dinlenmeye çekildik. (arada tatlı falan da yedik ama Adana'da yediğimiz yemekleri ayrı bir post olarak paylaşmayı düşünüyorum, fazla detaya girmemeyim şimdilik)
Cumartesi günü için BiKoşuAdana grubunun önderliğinde Rundamental ve AnkaRunning'in katılımlarıyla bir "ShakeOut Run" a katılacağımız için otelden yürüyerek yarış kitlerimiz almaya gittik. Organizasyon oldukça kötü olduğu için önceden parayı ödeyenler bile tekrar sıraya sokuldu ve çantalarımızı almamız yaklaşık 2 saat sürdü.
5 kilometrelik Seyhan nehri manzaralı keyifli bir koşudan sonra ertesi gün yarışta buluşmak üzere vedalaştık. Akşam çok geçe kalmadan yatıım ve iyi bir uyku çektim.
Yarış Sabahı
Sabah 07:00'da kalkıp hemen standart yarış kahvaltımı yedim (bir su bardağı yulaf, bir tutam tuz, kuru yaban mersini, kuru üzüm üstüne sıcak su) Saat 08:00 olduğunda takımla otelin önünde buluşup, starta doğru yürümeye başladık. Hava güneşli ve sıcak olacağı için hafif giyindim ve kolluk ve yelekle ısınmaya çalıştım. Alana geldiğimizde start balonu daha yeni kuruluyordu. Kendi kendime böyle bir organizasyonu özel bir yarışta görse insanların nasıl tepki vereceğini düşünürken 1600 kişi için koyulan 4 tuvalet kabininden birinin önünde kuyruktaydım.
Starttan önce hep beraber güzelce ısındık ve birbirimize başarılar dileyip, çizginin ardında yerimizi aldık.
Yarış
Start biraz gecikmeli verildi. Sunucu tepki gösteren sporcuaları azarlayıp, sistemde bir sorun var fazla uzatmayın deyince hmmm deyip, kendimizden utandık.
Kendime bir hedef süre koymamıştım, paylaşılan parkur nispeten düz olduğundan hızlı koşabileceğimi biliyordum ancak sorun uzun antrenman yapmamam olduğundan muhtemelen yarışın ikinci bölümüden pilim bitecekti. En iyisi sürdürülebilir bir nabız aralığı bulmamdı %85-87 arasına demir atıp kilometreleri doldurmaya başladım. İlk 5 km kadar gruptan Tarık Dede ile beraber koştuk, daha sonra o yavaşlamaya kadar verince ben devam ettim. 23:50 ile 5km geçince en iyi ym koşamayacağımı biliyordum ama elimden gelenin en iyisini yapmaya karar verdim. 10k civarında artık herkes hızını tutturmuştu ve aralıklar fazla değişmiyordu. Birkaç kilometre bir grubun arkasına takıldım ancak benden hızlılardı ve bir süre sonra sağ tarafımda bir batma hissetmeye başladım. Bunun ileride bir diyafram sorunu olabileceğini bildiğimden yavaşlayıp uzaklaşmalarını izledim. (benden 4dk önce bitirdiler) Seyhan barajına çıkan yokuşta herkes oldukça yavaşladı ancak ben fazla etkilenmeden yokuşu çıktım. Set üstünde düzlükte de de iyiydim fakat sonra birden bire ayaklarım ağırlaşmaya başladı. Olumsuz düşüncelerin aklımda dolanmaya başladığı ve yarışmanın keyfini benden aldığı bu bölümü bir an önce sonlandırmam gerektiğini biliyordum. Bir ara birkaç adım yürüdüm bile. Sonra bir an kafamı topladım ve etrafıma bakındım. Parlak güneşi ve mavi gökyüzünü bir kez daha içime çektim. Bu yaptığımı neden yaptığım sorusu yavaş yavaş silinmeye ve yarış koşmanın keyfi yeniden zihnimde belirmeye başladı.
Karanlık düşüncelerden uzaklaşınca yarış yeniden keyifli olmaya başladı. Yaklaşık iki kilometre boyunca tempom 30 saniye kadar düşmüştü. Artık tek bir şeye odaklandım 1:40'ın altında yarışı bitirebilmek. Sonraki istasyonda su içip ağzımı ve yüzümü yıkadım. Sonra tempomu arttırıp yarışa döndüm. 15k dan sonra koşucuların bir kısmı yavaşlamaya başladı. Ben hızımı korudum hatta biraz arttırdım. Buradalarda her ne kadar uzun antrenman yapmasam da yüzme antrenmanların beni ne kadar güçlendirdiğini bir kez daha hissettim. Bu öz güvenle yarış başındaki tempoma geri dönebildim. 20k civarında finiş göründü ancak son kilometre adeta 10 kaplan gücündeydi. Gücümü toplayıp güzel bir finiş fotoğrafı vermek için gülümseyerek yarışı tamamladım.
Sonuç
Uzun antrenman yapmadığım halde 1:41 koşarak resmi en hızlı yarı maratonumu koştum. Aslında düzenli koşu antrenmanıyla daha iyisini koşabileceğimiz biliyorum ancak mevcut programla en iyisi bu çıktı. Organizasyon açısından yarıştan çok çey beklememek gerekiyor. Yarı maratonlarda dışarıdan fazla desteğe ihtiyaç duyulmadığı için sadece su verilmesi benim açımdan sorun olmadı. Finişten sonra verilen madalyanın kalitesizliği, ödül töreninin özensizliği (bir platform bile yoktu) ise ülkemizde özel yarışların alıştırdığı seviyenin ne kadar yükseldiğini hatırlattı. Adana'ya yemeye içemeye tekrar mutlaka gelirim ve bu yarışı da koşarım ancak hiç bir zaman hedef yarışım olmaz, zira her an her türlü terslik yaşanabilir.Beğendim
Parkur oldukça rahat ve hızlıydıSu istasyonları yeterliydi
Yarış için verilen çanta güzeldi (gerçi farklı model ve kalitede çantalar dağıttılar)
Daha iyi olabilirdi
Şehirde yarışla ilgili ilanlar ve bilgilendirme olabilirdiKit dağıtımı daha uygun bir yerde yapılabilirdi. (kapalı spor salonunun 3. katında dar bir merdivenle çıkılan bie salondu)
Madalya daha kaliteli olabilirdi
Daha düzenli bir finiş alanı hazırlanabilirdi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder