11 Mart 2014 Salı

9. Uluslararası ÖGER Antalya Maratonu 2014

2 Mart 2014 Pazar günü Runtalya Maratonu'nu üç saat 46 dakika ve 14 saniyede tamamlamayı başardım. Bu benim koştuğum 4. maraton oldu ve şimdiye kadarki en iyi süremi (PB) yapmayı başardım. 35 yaşını doldurduğum günün ertesinde koştuğum bu yarış kendime verdiğim en güzel doğumgünü hediyesi oldu. Bu yazıda maraton öncesi hazırlık süreci ve yarış gününden bahsetmeye çalışacağım.

Fotoğraf: Aykut Üstündağ


Hazırlık süreci ve program

2013 Avrasya maratonunu koştuktan sonra seyahate çıkmış ve yarış hazırlık sürecini detaylı olarak düşünmek için oldukça fazla zamanım olmuştu. Bu blogu takip edenlerin hatırlayacağı gibi o yarışa Hal Higdon'ın haftalık koşu kilometresi oldukça az olan Marathon 3 programıyla hazırlanmıştım. Runtalya yarışı için de yine aynı koçun kilometresi daha fazla olan Intermediate 2 programını uygulamaya kadar verdim. 
Fazla teknik koşu içermeyen bu program  koşucunun daha çok dayanıklılığını arttırmaya yönelik. Bu yaklaşımıyla da kafamdaki uzun vadeli plana da (Macro Cycle) oldukça uygun. 
Maraton programına ilave olarak antremanların genel yapısını ve koşu hızları konusunda da Greg McMillan'ın sitesinden yardım aldım. Program boyunca yaptığım koşuların neredeyse tamamında bu siteden edindiğim verilere sadık kalmaya çalıştım. 
Hazırlık sürecinde programda belirtildiği gibi yarışlara (tune-up race) katılamadım. Sadece Aralık ayının sonunda İzmir'de Şehit Kubilay koşusunda 8k koştum ve 38:17 süresinde tamamlamayı başardım. Bu yarışla ilgili yazı yazmayı sürekli ertelediğim için maalesef link veremiyorum :( 

Aralık ayının ortalarında Forerunner 610 ile birlikte gelen nabız bantı garip değerler göstermeye başladı. İnternette kısa bir araştırmadan sonra bu tip "yeni nesil" bant kullanan birçok insanda aynı sorunun olduğunu gördüm. Saati almamın üzerinden bir yıl geçmemesine rağmen garantisi Türkiye'de geçerli olmadığı için (Yurt dışından alınmıştı) nabız bantını yenileyemedim. Üstüne bir de dolar kuru yükselince yurtdışında 26$ satılan banta 100 TL ödemek soyuluyormuşum hissini beraberinde getirdi. Tüm bu gelişmeler sırasında antremanlarım da iyi gittiği için bu yarışa nabız bantsız hazırlanmaya kadar verdim.
Daha önceki yarış hazırlıklarımı hep nabza göre yapmıştım. İlk başlarda "pace" bazlı bir program biraz garip geldi fakat zamanla alıştım. Hangisinin daha iyi olduğu konusunda ahkam kesebilecek durumda değilim fakat şimdiye kadarki deneyimim doğru pace de koşulan koşularda insanın vücudunu daha iyi dinleyebildiği yönünde (Nabız bantıyla çalıştığınızda bu işi daha çok saat üstleniyor).

Beslenme

Yarışlar öncesinde özel bir beslenme programı uygulamıyorum. Sadece uzun antreman koşularında yarış sırasında yiyeceğim gıdalara sindirim sistemimi alıştırmak için,  hurma ve tahin-pekmez yedim. Bir de son birkaç hafta sabah kalkınca ve öğleleri aç karına tahin pekmez yemeye gayret ettim. 

Yarış sabahı kahvaltı olarak içine kuru meyve (üzüm ve yaban mersini) karıştırılmış yarım kase yulaf lapası ve yarıştan yarım saat önce de bir muz yedim. Yarış sırasında da 1.-2.-3. saatlerde birer tüp tahin-pekmez yeterli oldu.   

Maraton Fuarı 

Bu sene çip ve diğer malzemeleri teslim almaya Cuma günü fuarın ilk saatlerinde Yalım'la beraber gittik. Neredeyse hiç sıra olmadığından yaklaşık 5 dakikada tüm işlerimizi bitirdik. Kayıt sırasında verdikleri t-shirt yumuşak bir teknik kumaştan yapıldığı için oldukça hoşumuza gitti. Omuzdan ip askıyla asılan çanta da sene boyunca kullanılacak türden. Runtalya bu anlamıyla bence Türkiye'deki diğer rakibinden kat kat önde.

Cumartesi günü halk koşusu startı

Cumartesi günü Adım Adım koşusundan sonra fuara tekrar uğradık. Hem yüksek topuklar yarışını ve halk koşusunu izledik, hem de tanıdıklarla görüştük. Daha sonra fazla oyalanmadan Rixos otele geçtik ve bu yarış için hazırlanmış olan AKUT t-shirt ve Bufflarımızı teslim aldık (Bu sene eşim Luda da AKUT yararına koştu). Alper Dalkılıç sunumunu izleyip motivasyonla dolduktan sonra erkenden eve gelip dinlenmeye çekildik. Akşam DM'den arkadaşım Fatih aradı ve beraber koşmayı teklif etti. Fatih'in yarışa iyi hazırlandığını ve antreman hızlarımızın da yaklaşık olarak aynı olduğunu bildiğim için hemen kabul ettim. Ertesi gün görüşmek üzere vedalaştık. 

Doğum günüm olduğu için tüm gün boyunca, sağolsun, arayanlar hiç eksik olmadı. Fakat akşam yemeğinden sonra da aramalar devam edince uykumun bölünmemesi için, yatmadan önce telefonumu kapatmak zorunda kaldım.

Yarış sabahı Start 

Bad Boyz: Engin Ağabey ve Yalım'la beraber

Her adımımız bir NEFES için


Sabah sekizde start noktasına yakın bir yerde Carole, Güneş, Berna ve Fahri'yle buluştuk. Kısa bir süre sonra Fatih de geldi. Daha sonra Kuzenim Engin Ağabey'le buluştuk. Fotoğraf çekimi, birkeç defa tuvalet ziyareti, çanta teslimi  falan derken ısınmaya fırsat kalmadan start saati yaklaştı. Geçen yarışlarda hem arkadan başlayıp ilk birkaç kilometre boyunca slalom yapmak zorunda kalıyordum, bu sefer mümkün olduğunca önde bir noktada sabit durmaya başladık.  

Yarış

Bariyerlerden atlayanlar bacaklarıma çarpıp zarar vermesinler diye tüm dikkitimi oraya verdiğimden olacak startın verildiğini önümdeki koşucular hareketlenmeye başlayınca anladım. Hemen saatimi açtım fakat GPS in açılması biraz zaman aldı. Görece olarak önlerde olduğumuzdan yokuşu mümkün olduğunca sabit bir tempoyla hatta biraz hızlıca çıktık. Müzeyi geçerken yavaş yavaş tempomuzu bulmaya başlamıştık. Kuzenim Engin Ağabeyle buralarda karşılaştık. Önce ben onların, sonra o benim fotoğrafımı çekti ve bana kendimi fazla zorlamamamı salık verdi.

Cumhuriyet Meydanı'na doğru yaklaşırken


Bir yandan sohbet edip bir yandan kalabalığı izlerken DM'den Celil'le selamlaştık. Bir süre bizimle beraber koştu ve sonra Işıklar cad. sonlarına doğru hızlanıp ayrıldı. Şehir merkezinden çıkıp denizi görmeye başladığımızda hızımız 5:06-10 arasında gidip geliyordu. Benim planım ortalamayı mümkün olduğunca 5:13 civarında tutmaya çalışmaktı fakat Fatih'in hedefi 4 saat altı olduğu için biraz daha yavaş gitme taraftarıydı. Sonunda şöyle bir karar aldık: dönüş noktasına kadar kontrollü bir tempoyla gidecek dönüşten sonra gerekirse hedefi revize edecektik. Bu kadarla birlikte tempomuzu 5:18-19 civarına sabitleyip dönüş yapmış olan yarı maratoncuları selamlamaya ve alkışlamaya başladık. Bu bölümde her su istasyonunda mutlaka su veya sporcu içeceği içtim ve kalan suyu kafamdan aşağıya dökerek vücudumu hep serin tuttum. 

Yarı maraton dönüş noktasını geçrikten kısa bir süre sonra ilk tahin-pekmezimi yedim. Bir ay kadar önce Fatih'le beraber bu rotayı koştuğumuz için resmen deja-vu yaşıyordum. Yarış resmen antreman havasında ve sohbet ederek geçiyordu. Bir ara sağ baldırımda hafif bir ağrı hissetsemde fazla üzerine düşmedim, zaten bir süre sonra da kayboldu. Şelaleyi geçtikten sonra yokuşu da kontrollu bir şekilde indik. Kafamdaki tek şek dönüş noktasıydı. Sera oteli geçtikten sonra parke taşların üzerinde biraz daha kontrollü koşmaya çalıştım. Karşı yönden hızlı maratoncular da gelmeye başladıkları için bu bölüm daha çok tanıdık yüzleri ayıklamaya çalışıp gelenlere moral vermeye çalışarak geçti. Bu bölümde Fatih bir ara arkada kalmaya başladı. Jel yemiş olmasına rağmen motivasyonunun ve gücünün azalmaya başladığını söylüyordu. Yaklaşık 2-3k süren bu süreçte mümkün olduğunca destek olmaya çalıştım. Gerçekten de bir süre sonra atlattı. Dönüşe yaklaşık 1k kala karşıdan gelen Carole'ü gördüm ve selamlaştık. Nihayet 1:53:22 de dönüş noktasını geçtik. Ödül olarak bir tahin-pekmez daha yedim ve bolca su içtim. Artık arkamızdan gelenleri izleme sırası bize gelmişti...

Fotoğraf : Aykut Üstündağ

Yokuşa doğru yaklaşırken bir süredir arkamızdan koşan Dinçer isimli bir arkadaş bizimle beraber koşup koşamayacağını sordu. Basitçe; hayalimiz 3:40, hedef 3:45 en kötü ihtimal 3:50 hedefliyoruz istersen takıl dedim. (İlk maratonu olmasına rağmen son 3-4k'ya kadar tutundu). Yokuşu tempoyu fazla düşürmeden çıktık(30sn kaybımız var). Birbirimize moral verip askeriyenin önünden geçerken artık bu yarış bitti diyorduk. Yarışın başında planladığımız üzere yokuştan sonra tempoyu biraz arttırıp 3:40 hedefine yaklaşabileceğimize inanıyordum bu sebeple biraz tempoyu arttırdım. Tempomuz 5:06-10 seviyesine yükselmişti ve şimdilik rahat hissediyordum fakat 30k ye yaklaşırken Fatih tempomuzun çok yüksek olduğunu ve zorlandığını söyledi. Bu arada ekibe DM'den tanıdığım Haluk Akalın da katıldı. Hep beraber bir yandan sohbet ederek ilerliyor ve birbirimize iyi antreman yapmış, iyi beslenmiş ve sakatlığı olmayan koşucular için duvarın olmadığını hatırlatıyorduk. Son 7k artık 3:45 civarında finişe ulaşacağımıza emindim. Bir kadar vermem gerektiğini hissettim. Kendimi oldukça iyi hissediyordum, fakat yaptığım antremanlar 3:45 hedefliydi. Ya daha hızlı koşmaya çalışarak son birkaç km de patlayacaktım ya da baştan beri beraber koştuğum arkadaşımla kalıp onu mümkün olduğunca zorlayacaktım. Ufak bir hesap kitap sonunda kararı vermiştim. (3:53 ün altına indiğim her sn zaten PB olacaktı ve 3:45 civarı zaten hedeflediğim süreydi) Fatih'le beraber kalıp, onu koşturmaya çalıştım. Fatih 37k civarında oldukça geride kaldı, Dinçer'i ancak tam arkamı dönersem görebiliyordum, Haluk ise tamamen gözden kaybolmuştu. Kafamı hafifçe çevirdim ve Fatih'le göz göze geldik "geliyorum Onur merak etme" dedi. İşte, gözlerinde kararlılığı gördüğüm, o andan itibaren artık motivasyona gerek kalmadığını biliyordum. Son 2k hızımı arttırmaya başladım artık tek düşüncem 3:45 sınırları içinde kalabilmekti. 41k uyarısı geldiğinde saatim 5:04 ü gösteriyordu. Son su istasyonunda servis yapan kimse yoktu. Geçereken su almak için uzandım ve şişe elimden kayıp düştü. Kötü bir karar verip geri döndüm, yerden suyu alıp koşmaya devam ettim (41k koştuktan sonra insan garip kararlar verebiliyor). Son dönüşten sonra yokuş aşağıı koşarken büyük bir gurur hissediyordum. Hızımı gittikçe attırdım AKUT bandanamı güzel bir finiş fotoğrafı verebilmek için kaldırdım ve finiş çizgisinden huzurlu bir şekilde geçtim.

Finiş sonrası Fatih'le beraber

Son söz

Runtalya 2014 şimdiye kadar koştuğum en rahat maraton oldu. Yarış süresince Fatih'in güzel sohbeti sayesinde kendi problemlerimi neredeyse hiç düşünmedim. İyi bir hazırlık dönemi geçirdiğim için yarışta moralim ve kendime güvenim hiç sarsılmadı. Ayrıca bir arkadaşımı PB yapması için motive etmeye çalışmak hem bana en iyi derecemi getirdi hem de Fatih'in beklediğinin çok ötesinde bir süre yapmasını sağladı. 

Runtalya Maratonu hem organizasyon kalitesi hem PB için ideal bütün şartları taşımasıyla güzel anılar sayfasındaki yerini almış oldu. Bu özelliklerini koruduğu sürece hedef yarışlarımdan biri olmayı sürdürecek.