28 Eylül 2016 Çarşamba

TriathlONUR - Kuşadası Triatlonu yarış raporu

Senenin ikinci triatlon yarışı ve benim ilk olimpik mesafe yarışım olan Kuşadası'nda 1500m yüzdük, 40K bisiklete bindik ve 10K koştuk. Yarışı 2 saat 55 dakika 17 saniyede tamamlayarak, kendi gözümde triatlet ünvanını kazanmış oldum. Aslında bu ayın başında koştuğum Eğirdir Triatlonu' nda sprint mesafede yarışmıştım fakat olimpik mesafe daha çok içime sindi. Bu yazı da iki yarış arasında geçen sürede yaptığım hazırlıkları ve Kuşadası seyahatimin detaylarını paylaşacağım.

Yarış bitti. Madalyalar takıldı. Tatmin seviyesi sonsuz...

Hazırlık

Eğirdir yarışı her ne kadar mental olarak zorlu bir sınav olsa da fiziksel olarak beni pek yıpratmamıştı. Sadece bir-iki günlük boşluktan sonra hemen antremanlara başladım. En zayıf branşım yüzme olduğu için yarışa kadar mesafe yapmak yerine özellikle teknik-drill antremanlara odaklanmaya çalıştım.  Sonuçta:

6 antremanda 3.92K (2:14:52) yüzdüm
8 antremanda 175.14K (6:49:36) bisiklete bindim
9 antremanda 54.66K (5:30:42) koştum 

Haziran ayından itibaren yüzme ve bisiklette ciddi bir artış ve koşudaki düşüş tabloda açık bir şekilde görünüyor.

Ekipman

Eğirdir triatlonundan birkaç gün önce aldığım karpiyeli pedallarla bisiklet sürmeye bu dönemde daha iyi alıştım. Ayaklarım bağlı olduğunu unutup tabiki durunca düşmelerden ben de kendi payıma düşeni aldım ama o kadar olacak. Ne de olsa gülü seven dikenine katlanır değil mi...

Yarıştan önceki hafta bisikletime genel bakım yapıp, +Antalya Runners 'tan arkadaşım +hüseyin aktaş ın verdiği dış lastikleri taktım. Bu lastiklerle birkaç sürüş yapıp yeni hisse alışmaya çalıştım fakat özellikle arka lastik (sebebini hala bilmiyorum) alakasız bir şekilde rahatsızlık vermeye başladı. Bu durum cumartesi yaptığım test sürüşünde de devam edince İbrahim' in yanındaki yedek dış lastikle değiştirdim ve sorun çözüldü. 


Bir diğer sorun vites takımı ve zincirdeydi. Cumartesi günü otele yerleştikten hemen sonra saat 14:00'daki parkur tanıma turunu hatırlayıp, hemen start alanına gittik. Grupla beraber parkuru gezdikten sonra Antalyaspor triatlon takımından arkadaşlar biraz daha bisiklete binmeyi teklif ettiler. Peşlerine takıldım fakat daha ilk yokuşta zincir attı ve gruptan geride kaldım. Uzun uğraş sonunda düzeltip yola çıktım fakat ilk yokuşta vites küçültünce tekrar etti. Hemen otele döndüm ve arkadaşlarımla Kuşadası'nı gezmek yerine vites ve zincir ayarlarını tamamen elden geçirdim. Şansım varmışki sorun çok uzamadan çözüldü. Yeni dış lastiğin de takılmasıyla bisiklet yarışa hazır oldu. 

Yolculuk&Konaklama

Yarıştan bir gün önce sabahtan yola çıkıp, yaklaşık 6 saatlik bir yolculuk sonunda Kuşadası'na vardık. Şehrin girişinde keyifli bir kahvaltıdan sonra otelimize ulaştık. Dorukhan Otel şehir merkezine yürüyüş mesafesinde küçük, temiz ve ekonomik bir otel. Biz toplamda 4 oda ve 6 kişi kaldık ve otel işletmesi hiçbir ricamıza olumsuz yanıt vermedi. Hele sabah 6:30 da hazırladıkları kahvaltı (her ne kadar yarış öncesi çok az yesek de) enfesti. Yarış sonrasında da normalde 11:00'da odamızı boşaltmamız gerekirken 14:30 a kadar kalmamıza müsaade ettiler. Son olarak otel sahibinin köpeği sevgili Nisan'ın dostluğu ve sıcak bakışı da paha biçilmezdi.

Nisan güneşin keyfini çıkartıyor. Foto: Liudmila Şentürk

Teknik Toplantı

Bisikletle ilgili sorunları çözdükten sonra hazırlanıp,yüzme parkurunu görmek için İbrahim'le beraber start noktasına gittik. Hava hafif rüzgarlı olmasına rağmen deniz hafif dalgalıydı ve bu da yarınla ilgili iyi bir işaretti. Suya girip biraz yüzdük. Normalde tatil amaçlı seyahat ettiğim de suyun sadece sıcaklığı önemli oluyor fakat yarış amaçlı yüzünce başka faktörler de devreye giriyor, bunlar suyun kaldırma ve kaydırma hissi gibi turistlerin pek dikkat etmediği şeyler. İşte yarış öncesinde suya girip bu hissiyatı yaşamak çok önemli. Eğirdir'de bunu yapmamış ve yarış anında ilk defa girdiğim suda panik olmuştum. 

Teknik toplantı şehir merkezine 5k kadar mesafedeki uygulama otelinde yapıldı. Önce çiplerimizi alıp ertesi günkü yarışla ilgili sunumu dinledik sonra ise belediyenin ikramı olan tatsız-tuzsuz makarnayı yedik. 



Akşam yemeği için beldenin iyi restoranlarından birine gittik. Sadece sütlaç yiyip, yanına çay içtim. Erkenden otele dönüp eşyalarımı hazırladım ve geç olmadan yattım. 


Yarış Öncesi ve Kahvaltı

Saat 06:30'da kalkıp hemen kahvaltı salonuna indim. Oldukça zengin bir kahvaltı hazırlanmış olmasına rağmen birkaç dilim ekmek ve reçel yedim. İkinci çayımı sakin bir şekilde içip odaya çıktım. Aslında yaş gruplarının startı 09:15'te verilecekti fakat değişim alanını 7:45'de terk etmek gerekiyordu (elitlerin startı sebebiyle) bu sebeple 07:15 de değişim alanına giriş yaptık. Eşyalarımı ve bisikletimi yerleştirdim ve son kontrolleri yaptım. Lastiklerimin havasının düşük olduğunu fark edince Giant standına gidip hava bastım. Bisikletimi asıp, saat 08:00'da başlayan elitlerin yarışını izlemeye başladık. 08:45'te Starbucks'ta bir tuvalet molası daha yapıp start alanına geçip beklemeye başladık. Bu boşluğun en güzel tarafı ülkenin her yerinden gelen, bir kısmıyla uzun zamandır görüşmediğimiz, bir kısmıyla ise yeni tanıştığımız sporcularla kaynaşma imkanı bulmak. Starttan 10dk kadar önce suya girip biraz yüzdüm. Böylece hem suyun hissini hatırlamış hem de biraz ısınmış oldum. Arka sıralardaki yerimi alıp, beklemeye başladım. 




Yüzme 37:21


İlk defa koşarak suya girecektim. 20 gün önceki yarışta panikten öleceğimi sanmıştım. Yazdığım rapordaki yüzme bölümü arkadaşlarım arasında en çok gülünen monologlar listesinde bir numarayı hala terk etmemişti ve işte bir kez daha buradayım ve gölgede ıslak trisuit in içinde titriyordum. Etraftaki sporcularla şakalaşarak ve kaslarımı tokatlayarak ısınmaya çalışırken start verildi. Geriden yarışa başlamanın avantajlarından biri daha az tekme ve yumruk yiyor olmanız. Diğer taraftan öndeki sporcu suya yavaş giriyorsa onu aşıp/üstünden atlayıp suya girmek mümkün olmadığından neredeyse su belime gelene kadar yürüdüm/koştum. Uygun bir anda suya dalıp ritim tutturmaya çalıştım. Öndekilerin yarattığı dalgalar yüzünden nefes alamamaya başlayınca yer yer kurbağalama yüzerek ilk dubaya ulaşmaya çalıştım. Kafamdaki psikolojik hedef, limanda demirlemiş kruvaziyer geminin yakınına kurulmuş olan, ikinci dubaydı. Buraya yaklaştığımda bizden 5dk sonra start almış olan kadınların öncüleri bizi yakalamış ve tekme ve yumruklarla aramıza karışmışlardı. Bu durum bana moral verdi, zira daha önceki yarışta birinci dubada yakalamışlardı :P

Üçüncü dubayı geçtikten sonra hem ters ışığın hem de yorgunluğun etkisiyle nereye gideceğimi kestiremedim. Tam birkaç kulaç atmıştım ki kadınların ikinci grubunun düz bir hat halinde yüzdüklerini gördüm. Hemen peşlerine takıldım ve bu grubun dümen suyuna girdim. Doğal olarak tempoları benim için yüksekti fakat onları izlerken finişe giden çizgiye girmiştim ve tek yapmam gereken o yöne yüzmekti. Nihayet karaya 10m kala kuma ayağımı bastığımda "ohh bee, bu yarış bitti artık" diye düşündüm.


Luda'yı görmeden önce. Foto: Liudmila Şentürk
Luda'yı gördükten sonra. Foto: Liudmila Şentürk

T1 değişim alanı 2:54

Yüzmeden çıkınca hafif bir tempoyla koşmaya başladım. Koşarken bir yandan da bone ve gözlüğümü çıkartıyordum. Bir ara göz ucuyla Luda'nın fotoğraf çekmek için beklediğini gördüm. Yanından geçerken güzelce sırıtıp, bisikletimin yanına ulaştım. Bu yarışta kesin olarak anladım ki değişim alanları aslında bir kara delik. Bir ucundan girdiğin zaman içeride zaman duruyor. İçeride çok hızlı hareket ettiğimi düşündüğüm halde kaskımı, çoraplarımı, ayakkabılarımı ve eldivenlerimi (evet, eldiven kullanıyorum) giyene kadar toplamda üç dakikaya yakın zaman geçivermişti. Yine hafif tempo koşarak bisiklete binme çizgisini geçip, pedala var gücümle bastım.

Değişim alanından çıkarken. Foto: Liudmila Şentürk

Bisiklet 1:20:55

Parkuru, önceki gün gezdiğimizden kafama yazmıştım. Yokuşa kadar hedefim sadece bacaklarımı ısıtmaktı. 5K lık parkurda 8 kez döneceğimiz için turları saymak hayati önem taşıyordu. İlk turun sonunda saatime baktım ve 4.75K gösterdiğini gördüm. Demek ki #Garmin920xt bu parkuru 250m eksik ölçüyordu (ya da parkur gerçekten eksikti) bu bilgiyi kafama yazıp, mümkün olduğunca güçlü bir şekilde çevirmeye çalıştım. İlk iki tur zincir atmasında korktuğum için yokuşlarda birinci vitese atmaya çekindim fakat yokuşta nabzım aşırı yükselince risk aldım ve çok şükür bisikletim beni yarı yolda bırakmadı. Bu arada neredeyse her tur yokuş inişlerim daha hızlandı. Üçüncü veya dördüncü turda bisikletin üzerine sabitlediğim meyve püresini hüplettim.

Kendinden emin bisikletçi. Foto: Liudmila Şentürk

"Kaçıncı turdayım lan ben" bisikletçisi. Foto: Liudmila Şentürk
Yedinci tura kadar herşey çok iyi gidiyordu fakat birden hangi turda olduğumuzu bilmediğimi fark ettim. Yanımdaki sporcuya sordum, o da bilmiyordu. Saatime baktım 32k civarında gösteriyordu kafamı toplamaya çalıştım fakat artık yorgunluğun etkisiyle odaklanamadım ve tur cizgisini bir kez daha geçeceğimizden emin olarak son tura başladım. Son kez yokuşu tırmanırken yanımdaki çocuk (evet, biraz önce kaçıncı turda olduğumuzu bilmeyen) "hadi yine iyiyiz, son tura girdik" dedi. Oksijen eksikliğinden mi oldu, vahiy mi geldi bilmiyorum ama adama malum oldu işte. Birazdan son düzlüğe girince saatime tekrar baktım 36k gösteriyordu. İşte o anda aklıma ilk turdaki 250 eksik metre bilgisi geldi ve herşey yerine oturmaya başladı.

Kalan yol 1000m
Eksik tur, 250m x 8tur = 2400m (o anda böyle hesapladım :P)
100m de benden olsun, tamam işte 40 kilometre !!! ( koşu parkuru boyunca kafamda bu hesabı yapıp durdum ve en son sonuç listelerinde adımı göründe diskalifiye olmadığımı anladım)

T2 Değişim alanı 1:27

Bisikletten inip hızlıca sepetimin olduğu yere gittim. Aklıma ilk gelen bisiklete başlarken ihmal ettiğim nabız bantımı göğsüme takmak oldu. Eldivenleri çıkartmakla biraz uğraştıktan sonra göz ucuyla karşı sıradaki Antalya Triatlon kulübünden arkadaşım Cemil'i gördüm. Deneyimli bir triatlet olan Cemil'le aynı anda değişim alanında olmak ciddi bir özgüven verdi. Değişim alanından keyifle çıktım ve koşuya başladım.

Değişim alanından koşu parkuruna giriş. Foto: Liudmila Şentürk

Koşu 52:29

Koşu parkuru 2500m' lik 4 tur içeriyordu. Koşu sırasında neredeyse tanıdığım herkesle karşılaştık. Böyle bol turlu parkurların en güzel tarafı da en yorgun olduğun anda karşından gelen arkadaşlarının sıcak gülümsemesi, bir de her turda gidişte ve gelişte seni bekleyen sevdiğinin güven veren gözleri.

Neyse, koşu için bir zaman hedefi koymamıştım. Aklımdaki tek referans bilgi Eğirdir'i 5:00k/dk koşma hedefimdi ve bu tempoda koşamayacağıma inanmıştım. (burada nabız bantını takmam bir hataydı. Zira, belki de daha hızlı koşabilecekken, sürekli nabzım yükselmesin diye kendimi frenledim) İlk tur daha önceden sepetime bıraktığım meyve püresini hüplettim. Daha sonra karşıdan gelenlere selam vererek rahat bir tempoda koşmaya devam ettim.

Mutlu koşucu. Foto: Liudmila Şentürk

Açıkçası koşu nasıl bitti pek hatırlamıyorum. Bir ara dönüş noktasında Mert'le karşılaştık. Biraz sarsılmıştı ama bırakmaya niyeti yoktu. Bir ara İbrahim' le karşılaştık. O da gülümsüyordu. Karşılaştığım tüm arkadaşlarımın yüzü bir şekilde gülüyordu. Ne de olsa gökyüzü güneşliydi, tatlı bir meltem esiyordu ve koca bir yarışın sonuna gelmek üzereydik. İşte bu pozitif duygular içerisinde son tura başladım. Artık bitireceğime emin olduğum için hızımı arttırdım (son km 4:10dk/km) Luda'ya son kez poz verip büyük bir tatmin duygusuyla finişten geçtim.

Başarmanın dayanılmaz hafifliği.Foto: Liudmila Şentürk

Sonuç

Kuşadası Triatlonu benim ilk olimpik mesafe yarışım oldu. Finişe gittiğim son metrelerde aklımdan geçen "bunu bitiren yarı Ironman'de yapar, 1500 yüzen 2000 yüzer gibi" akıl bulandırıcı, gereksiz yere hedef koyucu düşüncelerdi. Bu sene fırsat bulabilirsem Alanya Triatlonu'nda da yarışıp (sprint veya olimpik henüz bilmiyorum) triatlon sezonumu kapatmayı düşünüyorum. Bakalım yeni sezon nelere gebe olacak.

Neleri Beğendim

  • Yüzme parkurunun tek tur olması çok iyi oldu
  • Bisiklet parkuru zordu fakat virajlı ve tırmanışlı olması sebebiyle iyi bisikleti olanlar basıp gidemedi. En iyiler bile 35km ortalamanın üzerine çıkamayınca makas fazla açılmadı
  • Start öncesinde Giant çadırında teknik servis verilmesi harika oldu
  • Finişten sonraki dinlenme alanı ve ikramlar. Artık alıştığımız için önemsemiyoruz ama Arbella Makarna o kadar insana yemek dağıtarak harika bir iş yapıyor

Neleri beğenmedim

  • Yaş gruplarının starttan 90dk önce değişim alanını terk etmesi ve daha sonra da bazı sporcuların bu durumu ihlal etmesi tatsızdı
  • Yarış sonrasında bisikletimi almaya giderken şahit olduğum, bir kadın hakemin agresif hareketleri
  • Koşu parkurunun oldukça dar planlanmış olması bazı sporcuların bisiklet parkurundan koşmasına sebep oldu. Bir kaza yaşanmamış olması çok sevindirici

Benim yarıştan aklımda kalanlar bunlar sizlerin de ilave etmek istediğiniz ya da tartışılması gerektiğini düşündüğünüz konular varsa aşağıdaki yorum bölümüne yazabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sevgiler

Onur

Hesaplarım:

Garmin Connect
Strava





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder