50K finişten sonra |
Yarış sırasında ve sonrasında parkurun zorluğu ile ilgili birçok eleştiri yapıldığına şahit oldum. Bu konuda organizasyon eğim grafiğini zamanında yayınlayarak doğru bir yol izledi diye düşünüyorum ancak ülkemizde ultramaratonların tarihi henüz o kadar gençki sporcuların çoğu 3100m irtifa kazanımını (50K yarışı için) oyuncak zannediyor. Çoğunlukla koşmaya alıştıkları traktör yolu alışkanlıklarının dışına çıkınca da şikayet ediyorlar. Ben kendi adıma seneye daha çok yokuş antrenmanı yaparak geleceğim, yokuşların dik olduğunu düşünüyorsanız size de tavsiye ederim.
Hazırlık
Kış boyu düzenli yüzme antrenmanı yaptığım için triatlon antrenmanına geçiş yapmak benim için pek zor olmadı. Sevgili Zülfü Karabulut insan olarak yumuşak huylu bir kardeşimiz olmasına rağmen antrenör olarak oldukça sert olduğundan zorlu programa haziran itibariyle başladım. Hedefim sonbahardaki triatlon yarışları olduğu için programım haftada 3 gün yüzme, 2 gün bisiklet ve 2 gün brick antrenmanlardan oluşuyor. Kısaca bir ultra maratona en uzun 20k koşarak ve ortalama haftalık 15-20k arasında koşarak hazırlandım. (siz yine de evde denemeyin) Haftalık kilometremin yeterli olmadığını biliyordum fakat güvendiğim genel fitlik durumumun diğer sporlar sebebiyle iyi olmasıydı.
Zeyniler köyü. Foto: Barış Gider |
Ulaşım ve Konaklama
Yarış Cumartesi olduğu için yola 14 Temmuz cuma günü sabah 6:30'da İbrahim Baykal, Adil (Joe) Dursun ve Savaş Kılıç'la beraber çıktık. Ben gece sadece bir kaç saat uyuyabildim. Şoförümüz ve aynı zamanda ev sahibimiz İbrahim'in tavsiyesiyle yol boyu çeşit çeşit beslenip, akşam üzeri yarış kitlerimizi almak için Zeyniler köyüne vardık. Kayıt işlemleri hızlı ve sorunsuz yürüdü. Önce uzun zamandır görüşmediğimiz eş-dostla selamlaşıp hasret giderdik ve biraz dinlendik. Teknik toplantıya kadar 2 saatten fazla vaktimiz olduğu için biraz yürüyüş yapmaya karar verdik. Kendisi aynı zamanda yarış parkuru için danışmanlık yapmış olan sevgili Hasan abi bizi yanlız bırakmayıp gezdirmeye karar verince hem parkurun bir kısmını görmüş olduk hem de ondan harika hikayeler dinledik.
Teknik toplantı 18:00'da başladı sevgili Yaşar ve Veysel parkur hakkında sırayla detaylı bilgiler verdiler ve tüm soruları cevaplama çalıştılar. Daha sonra İspanyol elit sporcu Pau Capell' in konuşmasını dinledik. Daha sonra makarnalarımızı hızlı bir şekilde yiyip saat 03:00'da geri dönmek üzere alandan ayrıldık.
Eve vardığımızda saat 20:00' ı çoktan geçmişti. Çanta hazırlama faslı sırasında bir tane 3'ü bir arada içtim (büyük hata). Zorunlu malzemeler haricinde çantama tuz tabletleri, izotonik tablet, biraz hurma, tuzlu çubuk kraker ve bir tane de muz koydum. Gece saat 04:00'da start alacağımız için serin olacağını düşünerek koşu yeleğimi, kolluklarımı ve iki tane de buff da kıyafet kreasyonumu oluşturuyordu. Kompres tişört, tayt ve son olarak da tozluklarımı hazırlayıp saat 22:00'de 02:00'da kalkmak üzere yatmaya çekildim. Maalesef ne kadar gözlerimi sıkıp uyumaya çalışsam da bir türlü uyku tutmadı, bildiğim tüm teknikleri denedikten sonra beynimi sakinleştiremeyeceğimi anlayınca bari iyi bir işe yarasın deyip yarışı kafamda koşmaya çalıştım.
Eğer daha önce denemediyseniz mutlaka önerdiğim bu yöntemde kendimi parkurda koşarken canlandırıp, saat saat ve etap etap neler yapacağımı canlandırmaya çalışıyorum. Nerede ne yiyeceğim, nasıl hissedeceğim vs...
Saat 02:00'de alarmın çalmasıyla kalktım. Kendisi de uyuyamamış olan Joe hemen hareketlendi. O kahvesini içerken ben de yulaf ve kuru meyveden oluşan kahvaltımı yedim. Tuvalete gittikten sonra giyinip eşyalarımı son kez kontrol ettim.
Start Alanı ve Start
Start alanına vardığımızda yarışın başlamasına 30dk vardı. 50k finişte ihtiyacım olacak malzemelerle dolu olan çantamı (drop bag) organizasyona teslim edip, yanımda getirdiğim muzun 1/3 ünü yedim. (diğer kısım arkadaşlara) Start öncesi son bir kez çiş yapıp, nefis Bursa manzarasına karşı fotoğraflar çekildikten sonra birkaç dk jog atıp ısınmaya çalıştım. Çevredeki arkadaşlarla şans dilekleri dağıtarak starttaki yerimi aldım.
Yarış
Cumalıkızık istasyonuna gelirken. Foto: Barış Gider |
Kürekli şelalesi selfiesi |
Tırmanış yaklaşık 3-4k kadar daha sürdü bu bölüm oldukça dik ve orman içi yolları olduğu için bence sonraki 16k tırmanıştan daha yıpratıcıydı. İlerleyen etaplara gücümü koruyabilmek için oldukça sakin ve her daim batonlarımı kullanarak yürümeye çalıştım. Saitabata yaklaşırken inişe geçtik. İstasyondan önce kısa bir bölüm asfalt üzerinde koşup CP noktasına geldim. Burada niyetim taşıyabileceğim kadar çok su almaktı fakat görevliler ileride ilave bir istasyon ve çeşmeler olduğunu söyleyince fazla yüklenmedim. Mataralarımdan birini yarım kola ve su karışımı diğerini su doldurup yola koyuldum. (Bu noktaya kadar matarlardan birinde izotonik karışım vardı fakat mideme dokunmaya başlayınca burada döküp yerine su koydum. Elektrolit ihtiyacımı da tuz tabletleriyle karşıladım.) Birazdan asfalt bitti ve gerçek yarış başladı. Önümde tam 16k sürecek bir tırmanış vardı. Böyle durumlar insanın gözünü çok korkutuyor bunun için en doğrusu mesafeyi hazmedilebilecek kadar küçük parçalara bölmek. Ben 5 er kilometrelik parçalara bölerek başladım. Zaten 25k bitince yarışın yarışı bitmiş oldu. Hedefim yukarı kadar çeşmeler hariç hiç durmadan çıkmaktı. Yarışa hızlı başlayan bazı arkadaşlar bu bölümde yavaşlamaya başladılar, bir kısım koşucuda hızlanmaya başladı. Ara ara sohbet ederek ve selamlaşarak 33. kilometreye kadar geldim. Buralarda suyum azaldı ve erimekte olan karların oluşturduğu bir dereden doldurdum (düşündükçe hala heyecanlanıyorum) Değişen arazi yapısıyla birlikte hızım iyice düştü. Yerdeki minik bitkiler halı etkisi yapsa da aynı zamanda kum gibi içeri gömülüyor. Biraz daha yukarıda artık bitkiler yerini çimene bırakında tırmanışın bitmekte olduğunu anladım. Zaten bir süre sonra da aşağıda Karagöl istasyonu göründü. Oldukça teknik bir sırt inişinden sonra istasyona geldik. Burada yine tanıdık bir yüz olan sevgili Etem Şeker vardı. Önce bir soda üstüne de bir bardak çorba içtim. Kendimi iyi hissettiğim için fazla oyalanmadan istasyondan ayrıldım. (bu arada mataralarımı doldurmayı ihmal ettiğimi bir süre sonra fark ettim, arada başka istasyon olmadığı için kalan suyu idareli bir şekilde kullandım)
Zirvedekiler yalnızdır derler ama Uludağ'da koca bir ordu vardı. |
38K CP den sonra bizi eğimi yer yer 35 dereceleri bulan bir yokuş bekliyordu. Burası bir çok koşucu kıran nokta oldu diye duyduk sonradan, yine sakin bir şekilde ve baton yardımıyla tırmanmayı sürdürdüm. Cp den itibaren Eon Tour'un sahibi sevgili Aydın Akyol'la beraber ilerliyorduk. Kendisi çok iyi bir sporcu olmasına rağmen yol yorgunluğu ve kötü beslenmenin etkisiyle biraz düşmüştü. Beraberce yürüyüp, bir yandan da sohbet ederek (arada da birkaç defa dinlenme molası vererek zirveden önceki son sırt geçişine başladık. Bu kısım gerçekten korkutucu fakat bir o kadar da hayranlık vericiydi. Sırtın her iki tarafında göller ve kar manzarası eşliğinde zirveye doğru yürüdük. Zirve defterini imzaladıktan sonra kuzey yönünde rahat bir patikadan koş-yürü ilerlemeye başladık.
Zirve hiçte ulaşılabilir görünmüyor bu açıdan. |
Maden bölgesinde oldukça sert bir iniş vardı ve Aydın abi artık daha fazla beklemememi söyleyince ondan ayrılıp, mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ilerlemeye çalıştım. Buradan sonraki bölüm muhtemelen maden işletmesi zamanından kalma bir araç yoluydu. Bacaklarımda yeterince güç olduğunu hissedince mükün olduğunca koş yürü yapmaya çalıştım. Çantam sürtünmeden dolayı sırtımı fena bir biçimde yaraladığı için koşarken gerçekten canım yanıyordu. Batonları çantamdan çıkartıp elime aldım ve koşmaya devam ettim. Son bir kilometre oldukça kaygan bir dere yatağından inip, son bir düzlükle bitiyordu. Finişe 200-300m kala üstümü başımı düzeltip kameramı çıkarttım. Hafif bir tırısla bitirdim.
Finiş Çizgisinin dayanılmaz hafifliği. |
Neler yedim neler içtim
Yarıştan önce çantama tuzlu kraker, kuru hurma ve birkaç tane de karanfilli şeker almıştım. Yarış süresince hiç birine dokunmadım. Ne kadar sıvı içtiğimi bilemiyorum ama sanırım 6-7 litre kadar olmalı bunun bir kısmı da kolalı su. en az bir litre kola içtim. Yarış başlamadan 15dk önce bir muzun 1/3 ünü yemiştim. Zirveden sonra bir tam muz daha yedim. Bir de 38k istasyonunda içtiğim çorba altın değerindeydi. Bunun dışında jel vs yemedim. Yarış sırasında yeterince beslenmediğimi ben de düşündüm fakat hem canım istemedi hem de yaptığım uzun kardiyo antrenmanaların sonucu olarak daha efektif yağ yakmaya başladım. Bu da bana yol boyu yetti.
Son söz
Uludağ Ultra son yıllarda koştuğum en etkileyici parkura sahip yarışlardan biriydi. Organizasyon ekibi düzenledikleri ilk ultramaraton olmasına rağmen tahmin ediyorum yılların orienteering organizasyonu deneyimi ve tamamı sporculardan oluşan ekibi sebebiyle her türlü detayı düşünmüştü. Etkinlik süresince açıklanan programa uyuldu ve taahütler yerine getirildi. Yarış sırasında ve sonrasında parkurla ilgili Başta sevgili İsmet Demiröz ve Veysel Güler olmak üzere, Halil Aktan, Alicem Aktaş, Mehmet Emin Avcıl, Gökhan Bilici ve adını sayamadığım emeği geçen herkese teşekkürler.
Meraklısı için Strava datası burada.
Beğendim
- Kayıt sistemi iyi işledi, site ve bilgilendirme mailleri yeterliydi
- İlk 10k reflektörler ve yarışın geri kalanında işaretlemeler gayet güzeldi
- CP noktasında görevliler güler yüzlü ve yaptığı işe hakimdi. İkramlar yeterliydi
- Parkur haritasının verilmesi iyi oldu
- Parkur zordu fakat görsel olarak harikaydı
- Zeyniler köyü halkının organizasyona dahil edilmesi ve ev sahipliği müthişti.
Daha İyi Olabilirdi
- Kayıt alanında ses sistemi zayıftı. Anonslar pek anlaşılmadı
- Zorunlu malzemelerin kontrol edileceği söylendiği halde edilmedi. Çantasını hafifletmek için malzemelerden kaçınanlar oldu.
- 50k finiş noktası zayıftı, insan o kadar koştuktan sonra en azından finiş yazan bir brandanın altından geçmek istiyor.
- Ben pek birşey yemediğim için eksikliğini hissetmedim fakat CP noktalarındaki ikramların zayıf olduğunu düşünenler vardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder